Denizkızı konusundaki ilk kayıt 1492 yılında colombus’a aittir. Bundan sonra 1607 de Henry Hudson, atlantik okyanusun’da seyahati esnasında göbekten yukarısı kadına benzeyen fakat uskumru balığı gibi benekli, Yunus balığının kuyruğuna benzer bir kuyruğa sahip olan bir yaratık gördüğünü söyledi.
Fransa da kulaktan kulağa dolaşan ortaçağ hikayelerinin birinde, Melusine adı verilen bir denizkızının zamanın kontu ile evlenmesi, fakat daha sonra kontun kendisine verdiği sözleri tutmaması üzerine çocuklarını bırakarak yuvasına, yani denize dönmesi anlatılır. Bu hikaye denizkızı ile delikanlı arasındaki umutsuz aşkların tipik bir örneğidir. Belkide denizkızı hikâyelerinde temel belirleyici faktör olmuştur.
1830 da ben Bensecula’da balıkçı köyü’nün yerlileri kıyıda yosunları kesiyorlardı. Aniden denizde gülüp oynayan bir deniz kızı gördüler. Birkaç gün sonra deniz kızının sahile vurmuş olan cesedi bulundu vücudunun üst kısmı şişmanca 3-4 yaşında bir kız çocuğuna benziyordu. Fakat memeler bir çocuk için fazla gelişmişti. saçları uzun ve koyuydu, derisi yumuşak ve bele kadar beyazdı. Vücudun alt kısmı ise somon balığı gibiydi. birçok insanın ceseti gördüğüne dair kayıtlar mevcuttur.ayrıca bölgenin güvenilir idarecisi Duncan Shaw ‘da, cesedin kefen ve tabut ısmarlanacak kadar insana benzediğini kabul etmiştir.
1833 de iskoçya kıyılarında shetland balıkçıların, ağlarıyla denizkızı olduğuna karar verdikleri bir yaratık yakaladıklarını iddia ediyorlardı. Onu tekneye aldıklarında yaratığın yaklaşık 1 metre boyunda, üst yarısının dişi maymuna benzediğini, saç bölgesinde bulunan kılların omuzlara uzandığını, yaratığın bu kılları bir ibik gibi indirip kaldırabildiğini söylediler.
vücudunun alt yarısı pulsuz bir balık gibiydi. Balıkçılar yaratığın üç dört saat süreyle teknede kaldığını, daha sonra çok acıklı inlemelerini dayanamayarak onu tekrar suya bıraktıklarını anlattılar.
1881’de Boston gazeteleri iyi muhafaza edilmiş bir denizkızı cesedinin New Orleans limanına getirildiğini yazdılar. Fakat cesedi inceleyendoktorlar kafa ve gövdenin maymun olduğunu, göğüslerin suni olarak pamuk doldurmak suretiyle kabartıldığım, alt kısmın ise balık olduğunu söylediler. Dolayısı ile bu bir hileydi. Benzer olay daha önce 1822’de de Londra’da ya-şanmıştı. 1917’de Leonidas gemisinin kaptanı New York’tan Le Havre limanına giderken Atlantik Okyanusunda gördüğü denizkızını detaylı olarak rapor etti: Boyundan yukarısı beyaz derili, siyah saçlı bir kadına benziyordu. Fakat kollarından itibaren balık formunda idi. Altı saat kadar gemiye uzaktan refakat etti. Yaklaşık 15’er dakikalık sürelerle kendini su yüzüne çıkarıyor ve gemicilere gözlerini dikiyordu. Daha sonra tekrar dalıp bu defa diğer taraftan çıkıyordu. Kaptan seyir defterine şöyle yazdı. “Gemideki hiç kimse hayatında daha önce böyle bir balık görmedi ve hepsi onun denizkızı olduğuna inandılar.”
Yine 1937’de Hindistan’da kıyıda ağla balık tutan balıkçılar, ağlarını kıyıya çektiklerinde ağların içinde bir denizkızı gördüklerini söylediler. Seyretmek için kalabalık toplanınca denizkızının debelenerek ellerinden kurtulduğunu ve denize ulaşarak uzaklaştığını anlattılar. Denizkızıyla ilgili kayıtlar 1947 yılına kadar gelmektedir. İngiltere’de yaşlı bir balıkçı, arkadaşlarının tüm alaya almalarına ve ona inanmamalarına rağmen bir denizkızı gördüğünü iddia etmeyi sürdürdü.
Denizkızı Gerçek mi?
Denizkızı efsanesinin günümüzdeki açıklaması, denizcilerin o zamanlar çok uzun surelerde denizde kaldıklarından anlatılan hikayelerin etkisinde kalarak hayal gördükleri doğrultusundadır. Zaten vermiş olduğumuz birkaç örnekte de görülebileceği gibi ciddiye alınabilecek bir kayıt yoktur.