Olmek Uygarlığı

Olmekler Zencilerin ataları kabul Ediliyor

Olmek uygarlığı hiç kuşkusuz bütün Orta Amerika kültürlerinin anasıdır. Meksika Körfezi’nin kıyısında ortaya çıkan uygarlık Orta Amerika’nın tarihte bilinen ilk büyük uygarlığı­dır. Bazalttan büyük binalar, piramitler, ibadet merkezleri, dev boyutlarda insan başı heykeller yapmışlar, Orta Amerika tarihinin ilk takvimi ile hiyeroglif yazısını kullanmışlar ve zamanı ölçmüşlerdir.

 

Orta Amerikanın İlk Büyük İmparatorluğu

Olmekler, Colomb öncesi devirde GüneyOrta Meksika’ııın alçak tropikal bolgelerinde yaşamış eski bir topluluktur. Orta Amerika’nın en büyük uygarlığı olduğu bilinen Olmekler’den yazılı belge kalmamış olması tarih ve kültürleriyle ilgili yeterince bilgiye sahip olamamamıza neden olmaktadır. Ama dikilitaşların ve sunakların üzerindeki alçak kabartmalardan halkla ilgili birtakım ipuçlarına ulaşmak mümkün olmuştur. Takvim kullandıkları ve zamanı ölçmek için sıfır rakamından yararlandıkları araştırmalar sonucu öğrenilen önemli bilgilerdir.

Sanat ve mimarisi oldukça zengin olan Olmek uygarlığı kısa sürede tüm Orta ve Güney Meksika’yı etkisi altına almıştır. Kısa sürede buralarda bir Olmek kültürü gelişmiştir. Özellikle Eski Mısır’daki gibi mezar olarak değil, ibadet kaidesi olarak kullanılan piramitlere tüm Orta ve Güney Meksika’da da yaygın bir şekilde rastlanmıştır. Mayalar’ın da heykellerinde bazı Olmek tekniklerini kullandıkları bilinmektedir. Olmekler bazalttan çok büyük binalar inşa etmişlerdir. Ne var ki bulundukları alüvyonlu vadilerde hiç volkanik kayaç bulunmamaktadır ve dolayısıyla Olmekler’in bazaltı nereden temin ettikleri bilinmemektedir. Kalıntılardan anlaşıldığı üzere bu bazalt yapılar kuzey – güney ekseni üzerinde bulunan büyük kentlerin siyaset merkezleridir. Yine bu bölgede dev boyutlarda insan başı heykelleri bulunmuştur. Üç metre boyundaki bu heykellerin savaşçıları temsil ettiği sanılmaktadır. Yeşim taşından yontulmuş küçük heykeller de Olmekler’in ol-
dukça usta sanatçılar olduklarını göstermektedir. Anıtsal değeri olan büyük heykellerin yanında bu küçük yeşim oymalar da Olmek sanatının yüksek bir stile sahip olduğunu ortaya koymaktadır. insan figürlerinin yanı sıra zaman zaman işlenmiş olan hayvan figürleri de son derece gerçekçi bir görünüme sahiptir. Olmekler seramikleri yaklaşık 900 dereceyi geçen fırırılarda üretmişlerdir. Bu dereceye ulaşmayı başaran tek tarih öncesi kültür ise Eski Mı­sır’dır.

Colomb öncesi Amerika uygarlıkları arasındaki en eski uygarlık olan Olmekler’in nereden geldikleri çok tartışılan bir konudur. Kavmin kökeni hakkında ileri sürülen görüşler arasında en ilginci bu halkın Afrikalı zenciler oldukları ile ilgilidir. Ne var ki Colomb’dan binlerce yıl önce Afrika’dan Orta Amerika’ya nasıl geldikleri ve bu bölgede nasıl yerleşip geliştikleri hala açıklanamamış sorulardır.

Olmek kültür ve tarihini ana hatlarıyla ortaya çıkarabilmek için taşa oyulmuş sayısız yontudan faydalanılmaktadır. Bu yontuların ço­ğunlukla Olmek liderlerinin taştan portreleri oldukları biliniyor. Dev boyutlardaki bu taşlar yine akla aynı soruyu getiriyor: Bunları nasıl yonttular ve nasıl taşıdılar? İlk devasa taş baş 1869’da Meksika’nın Veracruz eyaletinde keşfedilmiştir. Meksika Coğ­rafya ve İstatistik Derneği Bülteni’nde bu baş heykelinde bir Etiyopyalı’nın resmedildiği açıklanmıştır. Raporda taş başın zenci yüz özelliklerini açıkça gösteren bir çizimi de yer almıştır.
1925’te Tulane Üniversitesi’nden bir arkeoloji ekibi Tabasco eyaletinde bir başka dev taş baş bulmuştur. Bu keşifle birlikte Olmekler’in varlığı yeniden gündeme gelmiştir. Buluntu yaklaşık 3 metre yüksekliğinde ve 24 ton ağırlı­ğındadır. Bu keşfin ardından zaman içinde başka dev taş yontular da bulunmuştur. Hepsinin ortak özelliği siyah Afrikalı yüz hatlarına sahip kişilerin tasvir edilmiş olmasıdır.

olmeklerin bu dev heykelleri nasıl yonttukları hala bir sır.

Bu noktada arkeoloji dünyasının en çok şaşırdığı konu, siyah Afrikalılar’ın nasıl olup da o kadar eski bir zamanda Atlantik Okyanusu’nu geçtikleri ve Amerika kıtasına varmış olduklandır. Çoğu arkeolog kavmin Afrikalı olduğunu doğrudan reddederken pek çok bilim adamı bunu tartışılmaz bir gerçek olarak kabul etmektedir. Olmekler’le ilgili bir başka ilginç tespit daha vardır. Bu tespit yazar Zecheria Sitchin’e aittir. Sitchin, kitabında “Kayıp Fil hikayesi” olarak bilinen olaydan şöyle bahseder:

“İspanyol denizci Cortes’in 1519’da karaya çıktığı Jalapa kasabası Veracruz’dan karayoluyla iki saatlik mesafededir. Buradaki Jalapa Müzesi’nde birkaç devasa taş baş sergilenmektedir. Ayrıca burada Olmek sit alanlarında bulunan ve Olmek oyuncakları olduğu sanılan bazı küçük nesneler de bulunmaktadır. Bunlar tekerlekler üstüne yerleştirilmiş hayvan figürlerinden oluşmaktadır; bu, Orta Amerika halklannın tekerleği tanımadıkları yönündeki kanaate ters düşen bir durumdur.”

Aynı vitrinde kilden yapılmış küçük fıller de vardır. Sitchin bir ziyaretinde bu fılleri görmüş, bir sonraki ziyaretinde ise görememiştir. Yetkililerden bu konuyla ilgili doyurucu bilgi alamamıştır. Sitchin’in çok şüpheli bir davranış olarak gördüğü bu davranışta üzerinde durduğu asıl konu şudur: Amerika kıtasında o zamanlar hiç fıl yoktur. Filler sadece Afrika’da yaşamaktadırlar. Ve bir fılin tasvir edilebilmesi ancak fil görmüş biri tarafından yapılabilir. Sitchin bu tespiti Olmekler’in Afrika’dan geldiklerine delil göstermektedir.

Olmek sanatı ve kültürel etkileri El Salvador’a kadar nüfuz etmiştir. Milattan önce 1200’den milattan önce 400’e kadar Olmekler oldukça etkili olmuş, hatta Mezoamerikan medeniyetlerinin ana kültürünü oluşturmuşlardır. 2005 Martı’nda NM (Nötron Aktivasyon Analizi) tekniğini kullanan bir grup arkeolog lOOO’in üzerinde eski Mezoamerikan Olmek stili seramik eseri 275 kil örneğiyle karşılaştırmış ve böylece çömlekler üzerindeki parmak izlerini tespit etmişlerdir. Bu çalışmalar sonunda Olmekler’in özel seramik tasarım ve formlarını çevre bölgelere ihraç ettikleri anlaşılmış­tır.

2005 Ağustosu’nda yapılan ve kayaçları inceleyen bilim dalı olan petrografi tekniği kullanılan bir başka çalışma da yüksek yerlerle alçak yerler arasındaki taş alışverişini göstermiştir. Örneğin San Lorenzo‘dan çıkarılan beş numune üzerinde yapılan inceleme bunların kesin olarak Oaxaca’dan geldiğini ortaya koymuştur. Çalışmaya katılan arkeologlardan birine göre bu bulgu ezoamerika’da tek çömlek yapılan yerin körfez kıyıları olduğu iddialarıyla çeliş­mektedir. INAA çalışmalarının (Faydalı Nötron Aktivasyon Analizi) sonuçları 2006 Martı’nda yayımlanan Latin American Aritiquity’de çıkan iki makalede savunulmuştur. Çünkü INAA numunesi petrografık numuneden çok daha bü­yüktür. Latin American Antiquity yazarları petrografık çalışmanın INAA çalışmasının sonuç­larını geçersiz kılamayacağını iddia etmektedirler.

Olmek sanatının en iyi tanınan ürünü hiç kuşku yok ki, gösterişli dev taş başlardır. Eski döneme ait hiçbir metinde bunlarla ilgili bir açıklama bulunmamasına rağmen bu etkileyici anıtlar çok fazla tartışma konusu olmuştur. Her birinin kendine özgü özellikleri olmasına bakılırsa bu taş başların ünlü krallara ait oldu­ğu düşünülmektedir. Bazı kaynaklara göre bu taş başlar 20-40 ton arasında değişmektedir. En önemlisi de, bu başlar tek bir blok taştan veya volkanik bazalt iri kaya parçalarından oyulmuştur. Olmekler’in 20-40 tonluk blok taşları ham olarak nasıl elde ettikleri ve nasıl taşıdıkları ise büyük bir soru işaretidir. Taş başların Ljano del Jicaro madeninden nihai yerlerine büyük sallarla taşındığı düşünülmektedir. Yaklaşık 80 kilometre uzaklıktaki La Venta’ya ulaşmak için salların Campeche Körfezi ‘nin büyük dalgalarına nasıl dayanabildiği ise merak edilen bir başka sorudur.

Cevap Yaz